
GÜNCEL BİLGİLER İLE HIV VE AIDS
HIV nedir ve bulaş yolları nelerdir?
HIV enfeksiyonu; insan bağışıklık sistemine saldıran Human Immune Deficiency Virüs (HIV) isimli mikroorganizmanın sebep olduğu kronik bir hastalıktır. Vücuda kan yolu ile cinsel temas ile ve anneden bebeğe gebelikte ve doğumda bulaşma ile girebilir. Sağlık çalışanlarına, kan ve virüs ile kontamine salgıların göz gibi mukozal yüzeylere sıçraması, kontamine enjektör batması gibi yollarla bulaşabilir. Böyle bir durumda cildin hemen sabunlu su ile yıkanması, alkol bazlı dezenfektan ile temizlenmesi, gözün de bol su ile yıkanması, iki saat içinde ya da en geç 72 saat içinde profilaksi (önlem) tedavisinin başlanması için enfeksiyon hastalıkları hekimine başvurulması gerekmektedir.
Bulaştırıcı olmayan durumlar
HIV, tokalaşmakla, aynı kaşık-çatal kullanılmasıyla, sarılmakla, sosyal öpüşme ile, aynı havayı solumakla, öksürük ile, ter ve gözyaşı gibi salgılarla, sivrisineklerle bulaşmaz.
HIV ilişkili klinik tablolar ve semptomlar
1-Akut HIV enfeksiyonu
Virüsün edinilmesini takiben birkaç gün ile birkaç hafta (sıklıkla 2-4 hafta) arasında değişebilen kuluçka döneminden sonra ateş, lenfadenopati, döküntü, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik gibi diğer enfeksiyonlar ile karışabilecek belirtiler ile seyreden dönemdir. Bu dönemde spesifik bir bulgu olmadığı için genellikle HIV riskli temasın öğrenilmesi üzerine klinisyenin HIV tetkikleri istemesi ile tanı alınabilir.
2-Kronik HIV enfeksiyonu
1.Asemptomatik enfeksiyon: Yaygın lenfadenopati harici belirgin bir semptom olmaz.
2.Erken semptomatik HIV enfeksiyonu: Deriyi tutan hastalıklar (psöriazis, seboraik dermatit, zona), bakteriyel pnömoniler, uzun süren ishaller, oral kandida gibi enfeksiyonlar ile başvurular olmaktadır.
3.AIDS (Edinilmiş İmmun Yetmezlik Sendromu): HIV, vücuda girdikten sonra uzun süre semptom vermeden vücudun bağışıklık sisteminde çoğalmaya devam eder. Eğer tedavi edilmezse yıllar sonra, CD4 T lenfosit denilen vücudun savunma hücresi sayısını 200/mm3’ün altına indirdiğinde birçok fırsatçı enfeksiyonlar (Tüberküloz, Kriptokok, CMV (Sitomegalo Virüs), Pnömosistis karini vb), tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, kaposi sarkomu, lenfoma gibi kanserler, tükenmişlik sendromu gibi durumlara sebep olabilir. Bu aşama Edinilmiş İmmun Yetmezlik Sendromu yani AIDS olarak tanımlanmaktadır.
4.İleri evre HIV enfeksiyonu: CD4 T lenfositi sayısının 50/mm3 ‘ ün altında olduğu hastalığın en ağır dönemidir.
HIV tanı ve tedavi yaklaşımı
Günümüzde hemen hemen tüm hastanelerde ve anonim test merkezlerinde kolayca HIV tanısı konulabilmektedir. Antijen ve antikor içeren dördüncü kuşak ELİSA testleri sayesinde tanı çok erken aşamada bile konulabilmekte, testler sayesinde temastan ortalama 14 gün sonra sonuçlar pozitif çıkabilmektedir. HIV ile yaşayan bireylerin çoğu AIDS aşamasına hiç gelmeden, hatta klinik bulguları hiç oluşmadan erken tanı ve tedavi ile uzun ve kaliteli bir ömür sürmektedirler. Şüpheli korunmasız cinsel temas, kan teması gibi durumlarda enfeksiyon hastalıkları birimlerine başvurarak erken tanı alınabilmekte ve hastalar takibe alınmaktadır. Antiretroviral tedavi denilen HIV tedavisinde önerilen tabletlerin çoğu ülkemizde bulunmakta ve SGK ödemesi kapsamındadır. Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanemizin Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğinde de HIV enfeksiyonu tedavisi yapılmaktadır. Düzenli şekilde HIV tedavilerini kullanan bireylerde HIV RNA kanda tespit edilemeyen seviyeye ulaşır. Böyle durumda bireylerin bulaştırıcılığı olmaz.
Sonuç olarak
HIV ile ilgili yanlış bilgilerden uzak duralım. HIV tanısı alan kişiler için sosyal medyada ciddi bir bilgi kirliliği vardır; en doğru danışmanlık için mutlaka enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına başvurulmalıdır. Unutmayalım: HIV değil, cehalet, damgalama ve umutsuzluk bizim asıl düşmanımızdır.